CEZAEVİNDEN NASIL İKİ GÜNDE ÇIKILIR?
- Bilgehan Özdemir
- /
- 22 Haziran 2024
- /
- Okundu 73
Bugün, hak, hukuk, kanun, mevzuat, hakim, polis, adliye, dava, duruşma gibi
adı her ne olursa olsun her kavram ve kurumun maksadı “adalet” ve “adaleti tesis etmedir”.
Bunca kişinin, bunca kurumun, bunca harcamanın sebebi adalet arayışıdır. Adalet kavramı, geçmişten bugüne insanın ve toplumun en temel arayışını ifade eder. Adaletin olmadığı bir toplumda diğer her türlü varlığın esasında pek de bir önemi yoktur. İnsanın varoluşunda adalet arayışı mevcuttur ve bu durum geçmişten bu yana uygulanan tüm hukuk sistemlerini şekillendiren, onu çözüm arayışlarına iten, kurallar koyduran itici güç olmuştur.
Roma Hukuku’nda (bugün her ne kadar bize İslam Hukuku’nun kaideleri farklı gibi görünse de temel konu ve esaslarda özellikle adalet arayışı yönünde bir farklılık bulunmamaktadır) “İnstutia Virtim regina” şeklinde yer alan ve Türkçesi “Adalet erdemlerin kraliçesidir” olarak çevrilebilecek söyleyiş ve hukuk esası, bize adaletin en her şeyden önemli olduğunu vurguluyor. Hatta bundan daha vurucu olan bir söyleyiş daha var; “Fiat iustitia, pereat mundus”. Diyesi şu “Dünya yıkılsa da bırak adalet yerini bulsun”.
Son zamanlarda birçok konuda adaletsizlik olduğu ifade edilse de aslında toplumu çok fazla etkileyen ve giderek daha da kötü sonuçları olabilecek bir mesele gündemimizde. Bugün hepimiz ya söylüyoruz ya da birilerinden duyuyoruz. “Adam o kadar suç işledi, bir gün cezaevine girmedi”. Bu gerçekten her geçen gün toplumdaki adalet duygusuna zarar veren, kişileri kendi adaletini arama yoluna iten bir meseleye dönüşüyor.
Türk Ceza Kanunu ve diğer kanunlarda yer alan suçların cezalarına baktığımızda son derece yüksek cezalar mevcut. Mesela Türk Ceza Kanunu m.86’ya göre silahla bir kişinin yaralanması halinde sanığa bir yıl altı ay ila dört yıl altı ay arası ceza verilmesi öngörülüyor. Ortalama bir buçuk iki yıllık süre içerisinde soruşturma ve yargılamalar tamamlanarak sanığa bu aralıkta bir ceza veriliyor ve cezanın infazı aşamasına geçiliyor. Diyelim ki mahkeme sanığa üç yıl gibi bir sonuç ceza verdi ve bu ceza kesinleşti. Burada olması beklenen ve gereken hükümlünün belirli bir süre cezaevinde kalması. Peki öyle mi oluyor? Maalesef böyle olduğunu söylemek zor.
İnsanoğlu kediyi, köpeği, atı, eşeği onbin yıl yoluna yoldaş, sırrına sırdaş etmiş. Tabi sanayii devriminden sonra pek bir medenileştiğinden, besiliğini beslemiş, evini korunaklı yapmış, haşeratı ilaçlamış, fareleri zehirlemiş, e tabi böyle olunca eski dostluklar, yoldaşlıklar unutulmuş. Köpek köpekliğinden, eşek eşekliğinden olsa gerek aslını unutmuş bir kere. Ne yapsın biçare güvenmiş insanoğluna. Unutmuş aslını, rücu edemez aslına.
Esfeli safiliyn olmaya lüzum yok. Ahdinize vefa gösterin. Şerefinize yakışanı yapın. Eşekten daha şerefli olun, sözünüzü unutmayın. Yoksa demedi demeyin netice iyi olmaz. Hayvana eziyet edenin sonu berbattır.
Cezaların yerine getirilmesi 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun uyarınca yerine getiriliyor. Kanunun “Koşullu Salıverilme” başlıklı 107. maddesi uyarınca alınan cezanın yarısı kadar cezaevinde kalınması halinde hükümlü toplumsal hayata alışabilmesi için serbest bırakılıyor. Yani bizim üç yıllık ceza bu durumda bir buçuk yıla düşüyor. Peki indirimlerimiz burada bitiyor mu? Hayır! Aynı Kanunun “Denetimli Serbestlik Uygulanarak Cezanın İnfazı” başlıklı 105/A maddesinde “… koşullu salıverilmesine bir yıl veya daha az süre kalan iyi hâlli hükümlülerin talebi hâlinde, cezalarının koşullu salıverilme tarihine kadar olan kısmının…” denetimli serbestlik hükümlerine göre çektirilmesine, yani salıverilmesine karar veriliyor. Evet geri kaldı altı ay. Burada bitti mi? Yine aynı Kanunun Geçici 6. maddesinde belirtilen ve 30.03.2020 tarihine kadar işlenen suçlar bakımından 105/A’daki bir yıllık süre üç yıl olarak uygulanıyor. Kalan altı aydan da bakiye iki yılı düştüğümüzde hükümlüye sadece açık cezaevinde iki gün kadar kalmak şeklinde bir infaz kalıyor. Bizim neticeten üç yıl hapis cezası iki gün olarak infaz edilmiş oluyor ve bitiyor.
Lex est dictamen rationis, yani “kanun aklın emridir”. Bu infaz sisteminin akıllıca olduğunu söylemek şahsımca pek doğru değil.
Ceza Hukukunun temel olarak üç amacı vardır, suçun önlenmesi, suçluların cezalandırılması ve cezalandırılan suçlunun yeniden topluma kazandırılması. Bu infaz sistemi sizce suçu mu önlüyor, suçluyu mu cezalandırıyor, yahut suçluyu yeniden topluma mı kazandırıyor. Hayır, hiçbirini gerçekleştirmiyor. Yukarıdaki denklemde asliye ceza mahkemelerinin görev alanına giren suçların neredeyse tamamından hüküm giyen kişi cezaevinde kalmıyor. Geriye elimizde ne kalıyor, suçlu kovalamaktan yorulmuş kolluk, iş yükünün altından kalkamayan savcılık ve mahkemeler, hükümlüyü iki gün için cezaevine göndermekle canhıraş uğraşan infaz savcılığı, evrak getir götürü ile bitap düşmüş cezaevi idaresi, kendisini yaralayan kişinin yüzüne “bak iki gün bile kalmadım” sırıtışıyla karşılaşan mağdur ve hiçbir şekilde ıslah olmayan mahkum. Nereden bakarsanız akıllıca değil.
Cezaevinden nasıl mı iki günde çıkılır, hiçbir şey yapmanıza gerek yok.
Son olarak bir de şu var: Bonis nocet, qui malis parcit, yani “Kötüleri koruyan, iyilere zarar verir”.