MAHKEMELER NEDEN MİLLET ADINA KARAR VERİR
- Bilgehan Özdemir
- /
- 10 Ağustos 2024
- /
- Okundu 87
İnsanların hiçbir otoritenin olmadığı bir köyde mutluluk içinde
yaşadıkları yahut vahşi bir yaşamda kanın gövdeyi götürdüğü bir zaman
yaşanmış olsa gerek bu Dünyada. Bu zaman, belki herkesin mutlak iyi ya da mutlak kötü olduğu bir zamandı. Ya iyilerin dünyasında bir anlaşmazlık peyda oldu ve anlaşmazlıklar silsilesine sebep oldu, ya da kötülerin kötülükten soyu kurumaya yüz tuttu. .
Herkesin iyi olduğu Dünyada herkes sınırsız haklara sahipti ve başlangıçta bu haklar iyilik üzerine sınırsız olarak kullanılıyordu. Ama kötülüğe el uzatan ve bu sınırsız iyi yaşamda bir kötülük karması oluşturan o ilk insanın yüzünden denge şaştı. İnsanlar, şaşan denge için bir balans bulmak zorundaydı. Balansın bulunamayışı belki de bir “Vahşiler Yurdunu” oluşturdu. Bunu bilmiyoruz. İster denge tam şaşmadan, ister vahşiler yurdu zamanlarında olsun bir yerden aklı selim ses verdi. Haydi kural koyalım!.
İşte bu ilk aklı selim ilk kurucu iradedir. Herkesi bağlayacak kural koyma ve hatta belki de ilk anayasa yapma fikridir. O ana kadar her türlü hakkını kendi kullanan insanoğlu, insanoğlunun, yani kendisinin zarar görmemesi için belirli kuralları kabul etmek zorunda kaldı. Burada temel bir sorun vardı. Hiç kimse elindeki haklarını bırakmak istemiyordu. Neticede iyi ya da kötü sonuç doğurabilen haklar, en başından bu yana insanlara aitti. Bundan vazgeçmek istemediler ve ilk kuralı benimsediler. “Kısıtlanacak olan, şekle sokulacak olan haklar benim haklarım. Bu haklar, ancak benim rıza gösterdiğim şekilde kısıtlanabilir. Bu kısıtlama benim başlangıçta sahip olduğum haklara benim istediğimden fazla kısıtlama getiremez. Egemenlik, kayıtsız şartsız benimdir. Benim egemenliğim, ancak benim belirlediğim şartlar dahilinde kuracağım sistem tarafından kullanılabilir”. Bu sebeple Anayasa, hukuk, devlet dediğiniz şey şekli bir şeydir. Şekli şey, yalnızca kendi mukavemetli ve bükülmez olarak oluşturduğumuz şekilde bizi bağlar. Böylece, hakların asıl sahibinin herkes olduğu bir sistemsel şekiller bütünü oluşturuldu. Artık elde çerçevesi çizilmiş bir hak kullanım şeklini oluşturan ilk anayasa vardı.
Ama anayasanın var olması yeterli değildi. Tamam anayasa vardı da asıl alışkanlıktan olsa gerek, herkes hakkın sahibinin kendisi olduğuna yürekten inandığından ve kaybetmek istemediğinden kurallara uymuyordu. Vahşiler Yurdunu bir düşünce sardı. “Kural koyduk da ne oldu? Kimse uymuyor. Bir şey lazım, kuralları uygulayacak, uymayanları uyduracak bir şey”. Eldeki teknoloji bunun için bir otomatik sistem oluşturmaya elvermediğinden -ki hala böyledir-, uygulayıcı ve denetleyici seçtiler ve seçilenlere bir yetki gömleği giydirdiler. “Siz, benim adıma benim belirlediğim kuralları ve şekilleri uygulayacaksınız ve değerlendireceksiniz. Siz de tabi bizdensiniz. O yüzden sizin uygulayıcı ya da denetleyici olduğunuzu belli edecek bir yetki gömleği giymeniz lazım”.
İşler başlangıçta düzgün gitti. Ancak bir süre sonra yetki gömleğini giyen, giydiği gömleğin kendisine insanoğlu tarafından verildiğini unuttu. Oysa her bir insan için hakimiyet kayıtsız şartsız kendisine aitti. Gömlekli hakimiyet kullanıcıları gömleği kendilerinin sayınca yine ortalık toz duman oldu. Yine toplandı insanoğlu. Dedi ki, “siz gömleği sizin sandınız, oysa bizimdi. Bu sebeple Anayasamıza haklarımızı yazalım. Siz bu hakların en geniş şekilde bize ait olduklarını unutmayın. Bir de sizi kontrol edecek başka bir yargı cübbesi dikelim. Yoksa olmayacak, gömleği kendinizin zannetmeye devam edeceksiniz. Hak benimdir, sınırlarken şekli aşamazsın. Gömleğin yoksa sınırlayamazsın. Gömleği düzgün giyip giymediğinizi tespit için de bir cübbe dikeceğiz. Cübbeyi giyenler, gömleklileri denetleyecekler. Kaç defa söyledik, şunları da unutmayın. Hak benimdir, benim adıma sınırlıyorsanız, benim size izin verdiğim kadar ve ölçüde sınırlayabilirsiniz. Haklarım bunlardır. Sınırlama yetkiniz yazılan kadardır. Yazılmıyorsa sınırlayamazsınız. Eğer bir çelişkiye düşerseniz cübbelilere danışın. Cübbeliler benim adıma karar verecek. Ama sınırlamalarınızla haklarımız arasındaki çekişmede de haklarımı her zaman geniş yorumlamak zorundasınız. Özgürlüğümüz geniş, şekliniz ve yetki gömleğiniz dardır”.
Evet bu bir kurgu, ama devletlerin oluşumu ve insan haklarının akılda oturtulabilmesi ve devlet, yani hakları sınırlama yetkisinin nasıl oluştuğunun açılanabilmesi için belirli bir mantığı ihtiva ediyor. Sonuçta şu tespitten kuşkumuz yoktur. İnsanlar, devletlerden önce vardı. Dolayısıyla insanlar devletleri oluşturdu ve haklarının kullanılmasını kısmen devletlere devretti. Egemenliğin kayıtsız şartsız milletin oluşunun mantığı bu olsa gerektir. Ondandır ki mahkemeler “Türk Milleti adına” karar verir.
Bilgehan Özdemir
Bilgehan Özdemir hukuk bürosu olarak, müvekkillerimize en iyi hizmeti sunuyoruz. Profesyonel ekibimizle, her türlü hukuki konuda yardımcı oluyoruz. Amacımız, müvekkillerimizin haklarını en iyi şekilde savunmaktır.
Amacımız, müvekkillerimizin haklarını en iyi şekilde savunmak ve onlara adaletin gerektirdiği şekilde hizmet etmektir.
Son Paylaşılanlar
Ceza Hukukunda Güncellemeler
Medeni Hukuk İlkeleri
Anayasa Hukukunun Temelleri
Linkler
İletişim
Uçar Sk. Yenitepe Nuhoğlu Sitesi 2. Etap B Blok No:114
Kadıköy /İstanbul
+90 542 668 43 42